KÜLTÜR SANAT

"Oluz Höyük'te Kayıp Tapınak Keşfi"

6 bin 500 yıl öncesine dayanan görkemli bir tarihin yattığı Oluz Höyük’te 19 yıldır kazı çalışması yürütüldüğünü belirten İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve kazı başkanı Prof

Oluz Höyük, yaklaşık 6 bin 500 yıl öncesine kadar uzanan zengin tarihiyle dikkat çeken bir arkeolojik alan olarak önem arz etmektedir. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Şevket Dönmez, burada 19 yıldır yürütülen kazı çalışmaları hakkında bilgi vererek, Oluz Höyük'te bulunan Kubaba kutsal alanının antik kaynaklarda "kaybolmuş tapınak" olarak anılmasının, tarihi kaynaklarda adı geçmemiş olmasından kaynaklandığını vurgulamıştır. Ne Herodot ne de Strabon'un eserlerinde Oluz Höyük ile ilgili herhangi bir bilgi yer almamaktadır.

Kazıların başında bulunan Prof. Dr. Dönmez, Demir Çağı katmanları içerisinde Frig Dönemi’ne ait Kubaba Kutsal Alanı'nın sunaklarıyla beraber bulunduğunu ve kutsal odayı temsil eden taşların da keşfedildiğini belirtmiştir. Oluz Höyük’teki keşiflerin, Kuzey Orta Anadolu’da, Amasya’da devasa büyüklükte ve yapısı henüz tam olarak anlaşılamayan bir tapınak sisteminin varlığını gösterdiğini ifade etmiştir.

Tarihi tapınakta kullanılan yapı malzemeleriyle ilgili olarak, açk yeşil renkli ve ince taneli tüf adı verilen volkanik kaya parçalarının, kazı alanına 10 kilometre mesafedeki Doğantepe köyündeki antik taş ocağından geldiği belirlenmiştir. Prof. Dr. Dönmez, arkeometri çalışmaları çerçevesinde yapılan taş analizlerinin ilk sonuçlarını paylaşarak, Oluz Höyük'teki taşların Doğantepe'deki taş ocaklarında bulunanlarla birebir örtüştüğünü ve bu taşların buradan getirildiğini belirtmiştir.

Bugün, Kazılar Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından uygulanan "Geleceğe Miras Projesi" kapsamında devam etmektedir. Astrojeoloji Uzmanı Dr. Ersin Kaygısız, tapınak yapısında gizem yaratan taşların höyüğün %90’ında kullanıldığını açıklamıştır. Dr. Kaygısız, höyükten ve taş ocağından alınan numunelerin laboratuvar ortamında incelendiğini ve bu örneklerdeki mineral faz desenlerinin benzerlik gösterdiğini belirterek, taşların taşınması ve şekillendirilmesinin daha kolay olduğu için tercih edilmiş olabileceğini ifade etmiştir.

Sonuç olarak, Oluz Höyük’te gerçekleştirilen kazı çalışmaları, tarihi ve kültürel açıdan büyük önem taşıyan bulgular sunmakta ve bölgenin bilinmeyen yönlerini gün yüzüne çıkarmaktadır. Kazıların kapsamı, antik dönemlerin inanç ve tapınma biçimleri hakkında daha fazla bilgi edinmek adına kritik bir kıymete sahiptir. Oluz Höyük, tarih meraklıları ve araştırmacılar için keşfedilmeyi bekleyen bir hazine olarak günümüzdeki yerini almıştır.