Bir Feryadýn Ma’nâsý: Görüntüden Hakikate Yolculuk
Bizi çekmenize gerek yok, biz dünya için bir içerik değiliz. Bu sözler, Filistinli bir Müslüman kadının güçlü inancını ve onurunu ortaya koyan bir haykırıştır. Onun feryadı, sadece bir acı beyanı değil; aynı zamanda bir mazlumun inancıdır. Filistin’de yaşananlar, günümüz dünyasında hakikatin ne kadar çarpık bir biçimde algılandığını göstermektedir.
Bu feryat, “Dünya onların yanındayken, bizim yanımızda Allah var!” cümlesi etrafında döner. İslam inancının temel taşlarından biri olan tevhid, uygulamada tekrar hayat bulmakta, kurşunların, tankların gölgesinde tecelli etmektedir. Filistinli çocuklar ellerindeki taşlarla yalnızca topraklarını savunmuyor; aynı zamanda ilahi adaletin yanında duruyorlar.
Kur’an-ı Kerim'deki Bakara Sûresi 155. ayet, Filistin’de her gün yaşanan bir gerçeği ifade eder: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!” Bu ayet, artık bir kitap sayfası değil; sokakta, bir annenin kucağındaki çocukta, bir duvar yazısında yankılanmaktadır.
Bu ruh hali, Filistin halkının sadece bir millet değil, bir ümmet olduğunu da hatırlatır. Bir halkın #onurunun simgesi olan Filistinli çocukların cesareti, adaleti savunan bir iradenin tezahürü olarak değerlendirilmelidir. Bizi çekmenize gerek yok, biz dünya için bir içerik değiliz! Bu ifade, Filistin halkının, hâlâ direniş içinde olduğunu temsil eder.
Filistinli anne, sadece kendi feryadını değil; aynı zamanda bir insanlığın feryadını adına haykırır. “Seyretmeyin, hissedin!” çağrısı yaparak, izleyicilerin vicdanlarına seslenir. Gözyaşları, yalnızca acıyı değil; aynı zamanda insan onurunun kaybolup gittiği bir dünyanın eleştirisini de taşır. Bu durumu eleştiren bir bağlamda, Batı merkezli epistemolojinin doğunun acılarına duyarsızlığını açığa çıkarmaktadır.
Filistinli bu büyük ve erdemli annenin sesi, insanlığın unuttuğu asli kimliğe yapılan bir çağrıdır: “İnsanız!” Bu çağrı, insanlık onurunu hatırlatmakta ve insanın değerinin yalnızca fiziksel varlığının ötesinde olduğunu vurgulamaktadır. Belki de bu feryadın en güçlü yanı, insan olmanın özüdür: Kulluk, imana, ihlasa ve takvaya dayalıdır.
Mevlânâ'nın sözleri: "Sen surete değil, cana bak!" Filistinli annenin feryadı, hem bir varoluş manifestosu hem de bir insan olmanın özünü dile getirir. Acılarını izleyiciye göstermekten çok, sabırla onları sarmaktadır. Bu mukaddes annenin gözyaşları, Allah'ın rızasına ermiş kalplerin nişanesi gibidir.
İşgal altında yaşayan bir toplumun sesiyle, insanlık onurunu savunan bir feryadın birleşimi, sadece bir hikaye değil, bir can, bir nefes, bir ümmetin umududur. O yüzden, hala gözyaşlarının toprağa düştüğü yerde gizli olan cevap, insanlığın vicdanını açığa çıkarmak adına büyük bir çağrıdır: “Bizi gördünüz mü, yoksa sadece izlediniz mi?”
Bu metin, Filistin’in sesidir; zulme karşı bir direniştir. Onurlu bir yaşam hakkı istemekte ve adalet arayışında bulunmaktadır. Filistinli bu anne, insanlık tarihinin unuttuğu değerleri hatırlatmakta ve herkesin vicdanına dokunmaya çalışmaktadır.
```