GENEL

"Gazze: Vicdanın ve İnsanın Son Siperi!"

‘’İslam, sadece BİR KÖŞEYE çekilip dindarlık yapmak değil H A Y A T I bir üslûpla yaşama sanatıdır’’ M

```html

Gazze ve Hakikatin Mücadelesi

İslam, yalnızca bir köşeye çekilip dindarlık yapmak değil, hayatı bir üslûpla yaşama sanatıdır. M. Esad Coşan’ın sözleriyle, Gazze bugün bir coğrafyadan çok daha fazlası; vicdanın, imanın ve insanlığın son siperidir. Orada çocuklar bombardımanlarla gözlerini açarken, anneler sabırla çocuklarını beslemektedir. Ancak dünya bu duruma duyarsız kalmaya devam etmektedir.

Herkes sırtını dönerse, geride kalacak tek kişi olabilirsin. O kişi sen ol! Bir başına bin kişilik bir ordu gibi ol. Herkes susarsa, sen konuş. Herkes unuturken, sen hatırlat. Çünkü bir kişi yeter. Musa aleyhisselam, Firavun’a karşı bir kişiydi ve Kızıldeniz’in kenarında ümmetiyle sıkıştığında, korkuya kapılan kavmine, "Hayır! Rabbim benimledir, bana yol gösterecektir," diyerek cesaret buldu. O biliyordu ki, haksızlıkla yalnız yürümek, Allah ile yürümekti ve bu da zaferi getirecekti.

İbrahim aleyhisselam, putlara karşı tek başına bir ümmetti. Koca bir topluluk ona karşı birleştiğinde, ateşe atılırken Hakk’a teslim oldu. Çünkü o, yalnız olmasına rağmen, Allah’ın varlığıyla her şeyin mümkün olduğunu biliyordu. Nuh aleyhisselam, 950 yıl boyunca kavmine tebliğde bulundu. İnanan sadece bir avuç insandı ama Nuh aleyhisselam tek başına gemiyi inşa etti ve zalime karşı hakkı savundu. Azlık, haklılığın önünde engel teşkil etmezdi.

Peygamberimiz Muhammed (s.a.v), Mekke’de tek başına Hakkı haykırdığında alay edildi, işkence gördü ve boykotla karşılaştı. Ancak o yılmadı, çünkü hakikat, yalnız başına bile tüm âlemleri sarsıyordu. Bir başına Gazze’yi savunmak, peygamberlerin yolundan giden asil bir duruştur. Tarih boyunca hakikat her zaman azınlıkta kalmış; ama Allah, adaletin yanında durmuş ve onu savunanlarla beraber olmuştur.

Gazze hakkında konuşurken yalnız kalabilirsin; insanlar seni anlamayabilir, dışlayabilir ya da alay edebilir. Ancak müjdeler olsun ki, hakikatin safındaysan, peygamberlerin izindesin. Allah, "Nice az topluluklar vardır ki, çok topluluklara Allah’ın izniyle galip gelmişlerdir." (Bakara, 249) buyurur. Bu nedenle, yalnız kalmaktan korkma. Gazze’yi savunmak, bir peygamber mirasıdır ve sen o mirasa sahip çıkıyorsun.

Bediüzzaman Sait Nursi Hazretleri, "Kimin himmeti milleti ise o, tek başına küçük bir millettir." der. Şevk atına binerek mücadele meydanında yer al; düşmanlardan, özellikle de ümitsizlikten uzak dur. Ümitsizlik, himmetin manevi gücünü kırar. "Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz!" (Zümer, 53) ayetinde vurgulanan bu gerçek, her mümin için önemli bir fırsattır.

İnsanoğlu, fıtraten medeni bir varlık olarak başkalarının hakkını çiğnememekle ve kendi hakkını aramakla yükümlüdür. Hakkı çiğnenenlere karşı da müdahale etme görevi vardır. Gazze’yi savunmak, yalnızca bir toprak meselesi değil; aynı zamanda hakkı koruma mücadelesidir. Zalim karşısında susmak, zulmü onaylamaktır. İslam, adalet için kıyam etmeyi emreder: "Zulme rıza, zulümdür." ve "İçinizden bir topluluk, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten sakındıran olsun..." (Âl-i İmrân, 104)

Sonuç olarak, sen tek olsan da doğrunun tarafı hep kalabalıktır. Gazze’yi savunmak, Kudüs’ü beklemektir. Kudüs’ü beklemek, vahyi sahiplenmektir. Unutma, Allah yalnız kalanlara yardımcı olur. O yüzden, tek kal ama doğru kal ve susma! "Allah size yeter. O, ne güzel vekildir." (Âl-i İmrân, 173)

Nehîrden Denize Özgür Filistin!

```