Türkiye Merkezli Kavramsal Bir Teklif
Coğrafya sadece bir yer bilgisi değildir; haritalar sadece sınır çizmez, aynı zamanda zihin çizer. Günümüzde, haritalarda ve diplomasi belgelerinde sıkça karşılaşılan "Doğu Akdeniz" ifadesi, Batı Avrupa merkezli bir bakışın ürünüdür. Bu terim, Londra, Paris veya Brüksel gibi şehirlerden bakıldığında, Türkiye'nin güney kıyıları ve çevresinin doğuda kaldığı anlamına gelir. Ancak Türkiye'den bakıldığında bu bölge, gerçekte güneyde yer almaktadır, yani aslında bu alan Güney Akdeniz Havzası'dır.
Bu nedenle "Doğu Akdeniz" demek, coğrafi bir tanım olmaktan çok, politik ve merkezi bir tercihtir. Kendi denizi üzerinde başka birinin kavramıyla tanımlanmak, bir milletin zihninde büyük bir etkiye sahip olabilir. Eğer bir ülke, kendi denizinin kıyısında en uzun kıyı şeridine sahipse ve jeopolitik olarak merkezde bulunuyorsa, bu denizi başka bir kavramla tanımlamak sorun yaratan bir durumdur. İşte mesele burada başlıyor; kavramların teslimiyeti, zihinlerin teslimiyetiyle başlar.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Akdeniz, "Bahr-i Sefîd" (Beyaz Deniz) olarak adlandırılıyordu. Bu deniz, Osmanlılar için ticaret yolları, gaza menzilleri ve medeniyetin kapısıydı. Barbaros için bu deniz doğu değil, merkezin etrafındaki ufuktu. Piri Reis içinse, bu deniz, payitahttan çıkan seyrüseferin mavi atlasıydı. Yani mesele bir yön değil, bir bakış açısından ibarettir. Ancak günümüzde, Akdeniz’in kendi denizcilerine yabancılaştığı bir çağdayız.
Türkiye Merkezli Kavramsal Teklifler
Batı'nın çizdiği "Doğu Akdeniz" yerine, Türkiye merkezli bir kavramsal yeniden adlandırma önerilmelidir. Örneğin; Güney Akdeniz Havzası, Mavi Vatan'ın Güney Cephesi, Bahri Sefid'in Doğu Yakasısı, Anadolu'nun Deniz Menzili, Akdeniz'in Kalpgahı, Gazi Denizler Bölgesi gibi terimler kullanılabilir. Bu kavramlar, yalnızca yön değiştirmenin ötesine geçer; aynı zamanda egemenlik dili kurar. Çünkü adlandıran, aynı zamanda anlam veren ve hüküm kurandır.
Son Söz: Kavram Haritası Olmayanın Strateji Haritası Olmaz
Bir denizi savunmak istiyorsanız, önce o denize bir isim vermelisiniz. Kavram, sadece bir kelime değil, aynı zamanda bir irade beyanıdır. Eğer denize bakan göz sizinse, haritaya yazılan isim de sizin olmalıdır. "Doğu Akdeniz" mi, "Güney Akdeniz" mi? Eğer merkez senseniz, yön de sizin dilinizle şekillenmelidir. Çünkü denizden önce kavram kaybedilir ve eğer kavram kaybedilirse harita başkasına hizmet eder.
Bu metin, Durmuş Çelikten tarafından yazılmış bir eğitimci ve yazarın düşüncelerini içermektedir. Türkiye'nin coğrafi kimliğini yeniden tanımlamak ve kendi denizinin önemini vurgulamak amacıyla oluşturulmuştur. Coğrafi terminolojideki bu değişiklik, ulusal güvenlik ve strateji açısından da büyük önem taşımaktadır.